Türkiye, Cumhuriyet’in 100. Yılında GSYH büyüklüğü bakımından dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer almayı, kişi başına milli gelirini 25 bin dolara çıkarmayı, en az 2 trilyon dolarlık bir ekonomi büyüklüğüne ulaşmayı ve işsizliik oranını yüzde 5’e düşürmeyi hedefliyor.

İş gücü piyasasının dışında kalan kadınlar olmadan, 2023 hedeflerine ulaşmak imkansız görünüyor.

Son açıklanan, TUİK verilerinde,  Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre Türkiye genelinde işveren olarak çalışanlar içinde kadınların oranı %8, erkeklerin oranı ise %92.

Ayrıca, işgücü 2015 Haziran ayı katılım oranları erkeklerde %72,4 , kadınlarda ise %32,3 olarak değerlendirildi.  Erkeklerin istihdam oranı kadınların istihdam oranının neredeyse 2.4 katı düzeyinde.
OECD verilerine bakıldığında bu oran kadınlarda %27 düzeyinde. Aynı oran, yıllardır girmeye çalıştığımız AB ülkelerinde %60 seviyelerinde. Yine Tuik verilerine göre kadınların 3’te 1’i ücretsiz aile işçisi durumunda.

Türkiye gibi gelişmekte olan, Sanayi, Arge ve Enformasyon üretiminde küresel ölçekte sıralamanın üstünde olamayan ülkelerin, daha fazla kadın işgücüne ihtiyacı vardır.

Eğitim seviyesinin yükselmesi kadının iş bulma şansını arttıyor ama…

Eğitim seviyesinin yükselmesi kadının iş bulma şansını arttırsada, eşitsizlik ilk okul sıralarında başlıyor. TUİK 2015 Haziran ayı verilerine göre, okuma yazma bilmeyen kadın oranı, erkeklerden 5 kat daha fazladır.  Eğitim durumuna göre işgücüne katılım oranı incelendiğinde, kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görülüyor. Okur-yazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı %17,4, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılım oranı %26,3, lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %32,1, mesleki veya teknik lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %39,3 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %72,2 seviyesinde.

Eğitimli kadın istihdam oranları artış göstersede, aynı işi yapan kadın ve erkek arasındaki gelir farkı OECD verilerine göre Türkiye’de %20 oranında. Ayrıca kadınların çalıştığı ortamda yükselme ihtimali erkeklere oranla %13 seviyelerinde kalıyor. Çalışırken çocuk sahibi olmak isteyen kadınların, ücret kesintileri ve izin süreleri AB ortalamasının altında kalıyor. İş hayatında kadınların karşılaştığı sorunların üzerine birde, taciz, mobbing ve ayrımcılık gibi durumlar ekleniyor. OECD verileri, çalışan kadınların %75’inin iş yerinde psikolojik veya cinsel tacize uğradıklarını söylüyor.

2023 Hedeflerinde Kadın

Yukarıda verilen istatistikler, 2023 hedeflerine ulaşmamız için epey yol olduğunu göstermektedir. Yalnızca kadın istihdamını sayısal olarak arttırmak, bizleri bu hedeflere taşımayacaktır. Kültürel, Sosyal ve Ekonomik kalkınma hamleleriyle desteklenen toplumsal cinsiyet eşitliği bizleri ancak bu hedeflere ulaştırabilir.

Feodal kültürün mirası olarak günümüze taşınmış olan ve günümüz üretim ilişkileriyle daha kompleks boyuta varan aileiçi ücretsiz çalışan olmak, ev işini küçümsemeyerek, yeniden üretime katkı sağlaması bakımından ev işiyle üretilen artı değerin, ücretlendirilmediği ve erkeğe nazaran, ücretli üretime katılmanın yanı sıra, erkeğin ve ailenin diğer fertlerinin yeniden üretime katılmaları için harcanan ücretsiz emek, günümüz Türkiye’sinde cinsiyete yönelik baskının en şiddetli arttığı unsurlardan birisi haline gelmiştir.

Aile içi ücretsiz çalışan statüsünden, reel sektöre iş gücü olarak katılma süreci kültürel bir mücadele alanı olmak zorundadır. Kadınlara uygulanan taciz ve baskıya karşı çıkartılan reformlar ve yasaların yanı sıra kültürel bir seferberlik ve farkındalık yatartılması gerekmektedir.

19.yy Avrupa’sının, iktisadi, siyasi ve sosyal yapısının kritikleri çerçevesinde tarihsel mülkiyet ilişkilerinin dönüşmeye başladığı bir dönemin tam ortasında olmadığımız ap açık ortadır. Sanayi devrimi ile kesilip atılmış olan feodal bağların kültürel mirasıyla, 2 trilyon dolarlık bir ekonomi hedeflediğimiz bir dönemde mücadele etmek zorunda kaldığımız ve bu gecikmişliğin hesabıyla yüzleşmek zorunda olduğumuz bir sürecin içerisindeyiz.