İletişim Stratejisi başlıklı yazımda 2014 ve sonrası dönemde Türkiye- AB ilişkilerinde özellikle Türkiye inisiyatifleri neticesinde gelişmeler yaşanabileceğini söylemiştim. Bu girişimin ilk adımlarından biri geçen hafta İstanbul’da gerçekleştirildi. Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından 26 Kasım 2014 tarihinde  düzenlenen “Türkiye’nin Avrupa Birliği İletişim Stratejisi ve Üyelik Müzakere Süreci” başlıklı toplantıya İstanbul’dan tüm sivil toplum örgütü ve yerel yönetim temsilcileri davet edilmişti. Oldukça yüksek bir katılımla gerçekleştirilen toplantıda Bakan Bozkır yarım günlük sürede söz almak isteyen katılımcıların neredeyse tamamını teker teker dinleyerek sorularını ve eleştirilerini not aldı. Toplantının verimliliği ve Bakanlığın Türkiye- AB ilişkilerinde geleceğe yönelik vaad ettiklerine etkisi hakkında konuşmak için erken olduğunu düşünmekle birlikte toplantıda tanıtılan yeni AB topluluk progamlarını anlatmanın okuyucularımız için faydalı olabileceğini düşünüyorum.

Bilindiği gibi AB topluluk programlarını da içerisine alan bütçesini 7 yıllık süreler kapsamında hazırlar. Buna göre 2014- 2020 yıllarını kapsayan programlar sırasıyla, eğitim, öğretim, gençlik ve spor programlarını kapsayan Erasmus+ Programı, araştırma ve yenilik konularını içeren çerçeve programı olan Horizon 2020 programı, işletmeler ve KOBİ’lerin rekabet edebilirliğini içeren COSME programı, Yaratıcı Avrupa programı, Customs 2020 programı, Fiscalis 2020 programı ve son olarak istihdam ve sosyal yenilik konularını içeren EaSI programıdır. Söz konusu programlara yönelik genel bir değerlendirmeyle yeni dönem programlarının 2007- 2013 dönemine ilişkin programlara kıyasla konularının daha geniş kapsamlı ve bütçelerinin de daha yüksek olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Küçük bir örnekle açıklamak gerekirse, 2007- 2013 yıllarını kapsayan Hayatboyu Öğrenme ve Gençlik Programı’nın bütçesi yaklaşık 12.3 milyar Avro iken, Erasmus+ programının bütçesi yaklaşık 14.7 milyar Avro olmuştur.

2014-2020 programları içerisinde özellikle Türkiye için yeni bir program olan EaSI programını anlatmakta fayda görüyorum çünkü bu program içerdiği konular ve hitap ettiği kurumlar bakımından önümüzdeki yıllarda gerek sivil toplumun gerekse işletmelerin aktif olarak kullanacağı bir program olacağa benziyor. Topluluğun 2014 yılında başlattığı ve 2015 yılında imzalanacak anlaşmanın ardından ülkemizde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülecek olan program nitelikli ve sürdürülebilir istihdam, yeterli sosyal korumanın temini, sosyal dışlanma ve yoksullukla mücadele ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi konularında destek sağlamak amacıyla oluşturulmuş. Toplam 3 bileşenden oluşan programın ilk bileşeni bütçesinin % 61’ini içeren PROGRESS bileşeni ve istihdam, sosyal koruma ve içerme ile çalışma şartları başlıklarından oluşmakta. Bu bileşen kamu ve özel sektördeki kişi ve kurumlarına açık olduğu için yerel yönetimler, istihdam hizmet sağlayıcıları, STK’lar, yüksek eğitim kurumları gibi bir çok kurum programdan faydalanabilecek ve analitik çalışmalar, karşılıklı öğrenme ile destek faaliyetleri finanse edilecektir. İkinci bileşen bütçenin %18’ini içeren EURES bileşeni fakat Türkiye henüz bir aday ülke olduğu için bu bileşenden faydalanamıyor. Programın son bileşeni ise bütçesinin %21’ini içeren Mikro- finans ve sosyal girişimcilik ayağı. Burada mikro girişimler ve özel gruplar için mikro kredi ve sosyal girişimciliğin geliştirilmesi amaçlı eylemler desteklenecek. Özellikle sosyal bilimlerde nispeten yeni bir kavram olan sosyal girişimciliğin geliştirilmesi hususunda program, mikrofinans ve sosyal girişimlere kurumsal kapasite alanlarında hibe desteği ve kredi garanti desteği sağlamak üzerine programlanmış.  Bu noktada programın doğrudan kişilere mikrokredi sağlamayacağını veya doğrudan sosyal girişimlere yönelik kredi sağlamayacağını, aracı finansal kurumların ve sosyal girişimlere yönelik kredi ve diğer finansal araçları sağlayan kamu ve özel kuruluşların desteklenmesi yoluyla finansmana erişimin kolaylaştırılmasının amaçlandığını belirtmek yerinde olacaktır.