Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı, TÜBİTAK işbirliği ile birlikte son dönemin popüler uygulamalarından biri olan bileşik göstergelere bir yenisini ekledi. Bu gösterge kapsamında Türkiye’deki vakıf ve devlet üniversitelerinin girişimcilik ve yenilikçilik kapasitesine yönelik bir endeks hazırlanıyor ve ilk 50’de yer alan üniversiteler yayınlanıyor. İlki 2012 yılında yapılan endeksin 2013 yılı sonuçları da yayınlandı.

2012 yılında yapılan çalışmada ilk beşte sırasıyla; Sabancı Üniversitesi, ODTÜ, Bilkent, Özyeğin ve İTÜ yer aldı. 2013 yılı değerlendirmelerine göre ise ilk beşte ODTÜ, Sabancı, Bilkent, Boğaziçi ve İTÜ yer aldı. Bu yazının konusu endeks sonuçları olmadığı için üniversiteler ve endeksteki sıralamalarını bir başka yazıya bırakıp, biraz endeksin hesaplama yöntemi ve sonuçları açısından durumu değerlendirmek istiyorum.

Öncelikle endeksin verisetinin tam anlamıyla yayınlanmaması ve bu açıdan şeffaflıktan uzak olması en önemli dezavantajı. Özellikle OECD ve Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezleri işbirliği ile yayınlanan referans el kitabında bir bileşik göstergenin en önemli özelliğinin şeffaf olması olduğu ifade edilmekte. Ancak TÜBİTAK ve Bakanlık işbirliği ile hazırlanan endeksin hesaplanmasında kullanılan veriler kamuoyu ile paylaşılamıyor. Bu özelliği ile endeks bir yandan şeffaflıktan uzak kalırken, diğer yandan asıl amacından da sapıyor. Bu şekilde oluşturulan göstergelerin ana amacı, hesaplamaya katılan birimlerin (bu örnekte üniversiteler) birbirilerine kıyasla çeşitli alanlarda iyi veya kötü oldukları alanları görmeleri ve bu noktalarda iyileşme yapmalarına yönelik stratejiler geliştirebilmelerine olanak sağlamaktır. Ancak özellikle gösterge setinin kamuoyu ile paylaşılmıyor olması, Endeks’te sadece ilk 50 üniversitenin sıralamasının yapılıyor olması, bu anlamda üniversitelerin bir anla

mda kendi durumlarını kestirmelerini güçleştiriyor. Bu açıdan bakıldığında “milli güvenlik sırrı” olmadığını düşündüğümüz verisetinde yer alan göstergelere ilişkin üniversitelerin verilerinin kamuoyu ile paylaşılması büyük önem taşıyor. Ülkemizde özellikle sağlıklı veriye erişimdeki güçlük de dikkate alındığında eğitim, eğitim ekonomisi, AR-GE, innovasyon vs. gibi alanlarda çalışan bir çok araştırmacının yeni bir veri setine kavuşacak olması da bu açıdan bir başka yarar olarak tanımlanabilir.

Her ne kadar Endeks ile ilgili hazırlanan bilgi notunda, bu endeksin üniversiteler arasında bir sıralama olmadığı ifade edilse ve üniversitelerde girişimcilik ve yenilikçilik faaliyetlerinin teşvik edilmesinin amaçlandığı ifade edilse de, bu noktada politika geliştirilmesine ilişkin karşılaştırma yapacak göstergelerin paylaşılmaması büyük bir eksiklik.

Öte yandan endeksin hesaplanmasında “Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Yetkinliği”, “Fikri Mülkiyet Havuzu”, “İşbirliği ve Etkileşim”, “Girişimcilik ve Yenilikçilik Kültürü”, “Ekonomik Katkı ve Ticarileşme” başlıkları altında 23 gösterge kullanılmış. Özellikle belirli alanlarda uzmanlaşmaya çalışan vakıf üniversitelerinin, öte yandan devasa teknoloji yatırımları yapmanın oldukça fazla yatırım ve zaman gerektirdiği yeni kurulan birçok üniversitenin bu anlamda ciddi bir dezavantajı olduğu da dikkate alınmalıdır. Bu noktada TÜBİTAK’ın ya da Bakanlığın yeni dönemde önemli destek programlarını açıklarken bu endeksi baz alarak sadece ilk 50’de yer alan üniversiteleri  destekleme yönündeki eğilimi ise metodolojik ve değerlendirme açısından sıkıntıları bulunan böyle bir çalışmaya fazla önem atfetmek olarak da görülebilir. Endeksin bir süre daha olgunlaşmasının beklenmesi bu noktada önemli bir adım olabilecektir.

Diğer yandan alt endeks hesaplamalarında kullanılan ağırlıkların da kamuoyu ile paylaşılmadığı görülmektedir. Ana endeks hesaplanmasında kullanılan her bir başlığın gösterge katsayısı, endekse ilişkin hazırlanan bilgi notunda yer alırken, bu alt başlıkları oluşturulan göstergelerin biraraya getirilmesinde kullanılan katsayılar ve hesaplama yöntemlerinin açıklanmaması yine endeks hesaplanması ve iyileştirilmesine ilişkin katkının sınırlı olmasına neden olmaktadır. Bütün bunlara ek olarak, Endeks hesaplama sonuçlarının tüm bu eksikliklere rağmen sadece kamuoyu ile paylaşılması, endekste yer alabilen/alamayan üniversitelerle değerlendirme ve iyileştirme konusunda biraraya gelinerek TÜBİTAK desteği ile yeni çalışmalara yönelinmemesi de bir diğer önemli eksiklik olarak gözümüze çarpmaktadır.

Elbette metodolojik açıdan ve içerik açısından bu tip endeks hesaplamalarına daha bir sürü eleştiri getirmek mümkün. Ancak yukarıda bahsettiğim tüm eksikliklerin temeli şeffaflık eksikliğinden ileri geliyor. Ve eminim ki önümüzdeki dönemde bu veri setleri kamuoyu ile de paylaşılacak.

Ayrıca tüm bunların dışında metodolojik olarak yapılan önemli iyileştirmeler de var. Ana endeksin hesaplanmasına ilişkin alt endeks hesaplamalarında kullanılan ağırlıkların tespiti, bilgi notunda ifade edildiği üzere üniversitelerle danışılarak, katılımcı bir yöntemle belirlenmiş. Yine verilerin öğretim üyesi sayısı dikkate alınarak denomine edilmesi, veri normalizasyonu açısından da karşılaştırma imkanını sunuyor.

Sonuç olarak Bakanlığın yaptığı bu çalışma henüz amaca uygun bir noktaya ulaşma konusunda yeni ancak iyileştirmeye yönelik adımlarla daha umut verici bir hale gelebilir. Bize düşen bu çalışmayı takip edip, öncelikle eksiklikleri dile getirerek ardından da ihtiyaç olduğunda sorunların çözümüne yönelik atılacak adımlara katkı sağlamak.