Ekonomistler Platformu ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin ortak düzenlediği Prof. Dr. Sadun Aren gecesine ilgi büyük oldu. Prof. Dr. Gülten Kazgan’ın açılışını yaptığı geceye, Asaf Savaş Akat, Mete Tuncay, Burhan Şenatalar, Emre Gönen, Melih Bulut gibi isimler katılırken, Sadun Aren geçmişi ve bugünü anlattığı iki saatlik konuşmasını bol bol espriler ile süsleyerek konuklara gerçek bir “iktisat” ziyafeti verdi.

Prof. Dr. Gülten Kazgan’ın “hocaların hocası” deyimi ile açılan söyleşide Prof. Dr. Aren, “Yarının ne olacağı dünün ne olduğuna bağlı olduğundan sosyal düzenin bir dokuma gibi olduğunu; dünden ilmik alınıp, yarının oluşturulduğu” üzerinde durarak konuşmasına başladı.

Prof. Dr. Aren, Sovyet tipi sosyalizmin çökmesiyle ortaya çıkan değişimi şöyle özetledi:

Soğuk savaş dönemi sona erdi.

Soğuk savaş hem ülkeler arasında hem de ülkelerin içinde gerçekleşmişti, sağ – sol gruplar da birbiriyle mücadele içine girdi. Sovyet tipi sosyalizm çöktüğünde bu durum da ortadan kalktı. Sovyetler Birliği’nin, çökmeden önce, sosyalist düşünceler üzerine bir ipoteği söz konusuydu. Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle değişimi tartışarak, düşünerek sosyalizmi bulma olanağı doğdu.
      
AB’YE ÜYELİK TARTIŞMASI

Eskiden Avrupa Birliği’ne girmeye karşı olduğunu belirten Aren, “O zamanlar iki kutuplu bir dünya vardı ve Avrupa Ortak Pazarı’nın karşılığı olarak Sosyalist Blok’ta da COMECON vardı. Avrupa Birliği’ne girmek kapitalizmden yana olmakla aynı anlama geliyordu. O zaman AB’ye girmeye karşı olmakla bugün karşı olmak arasında çok büyük fark var.

Sosyalizm-kapitalizm ihtilafının demokrasi ile çözülemeyeceğine işaret eden Aren, Türkiye’de solun tarihinin bir nevi hapishanede yaşama tarihi olduğunu, nedeninin ise sosyalizm-kapitalizm ihtilafının barışmaz bir ihtilaf olduğunu belirtti:

Aren, “Birinin varolması, onun diğerini yok etmesiyle mümkündür ve bu durum demokrasiye uygun değildir, demokratik metodlarla çözülebilecek bir sorun değildir. Bir sorunu demokratik olarak halledeceksek ortaya konan şeyin demokrasi ile halledilebilecek bir şey olması gerekir” dedi.
      
ESKİ TARZ SOSYALİZM

Prof. Dr. Aren’e göre eski tarz bir sosyalizmin var olması bugün mümkün değildir. Çünkü: Eski tarz sosyalizm için öncelikle o zamanın Sovyetler Birliği lazımdır, çünkü bir çok ülke o zamanlar onun desteği sayesinde ayakta kalabilmiştir. Gelişmekte olan bir ülke sosyalist olmaya zorlansa bile etrafında bir sürü gelişmiş kapitalist düşmanı yer alacaktır. Merkezi planlamanın, piyasa ekonomisinin yerini tutamayacağı artık çok açık bir şekilde görülebilmektedir.
YENİ TARZ BİR SOSYALİZM

Prof. Dr. Sadun Aren, yeni sosyalizmi hiçbir adaletsizliğin olmadığı bir düzene bizi götürecek bir yol olarak tanımlıyor ve ekliyor:

“Tüm dünya üzerinden adaletsizliğin ortadan kaldırılması gibi statik bir hedef varılması imkansız, gerçekleştirilemeyecek bir hedeftir. Oysaki asıl önemli olan varılacak yerden çok oraya nasıl varılacağı olmalıdır. Önümüzde durmuş, bitmiş bir hedef olmamalıdır, gelişme süregelmelidir.” Prof. Dr. Aren’e göre yavaş yavaş da olsa yeni bir düzen kurmanın yolu yönetime katılmaktır. Aren şöyle diyor:

“Demokratik bir mücadele ile yeni tarz bir sosyalizm oluşturmak mümkündür. Bunu oluşturmak zaman alabilir ancak bunun için harcanan zaman, şimdiki dönemin kalkınmasına tekabül eder. Kişiler tarafından da bir önceki dönem yaşanmamış olsa bile yaşanılanı öğrenerek yeni bir tarz sosyalizm oluşturulabilir, çok heyecanlı da bir süreç olur, demokratik yöntemlerle oluşturulacağı için kimsenin canının yanmasına da gerek kalmaz.”
      
KÜRESELLEŞMEYE BAKIŞ

Prof. Dr. Aren konuşmasının son bölümüne öncelikle küreselleşmenin tanımını yaparak başladı: “Küreselleşme sermaye sahipleri ve yatırımcılarına dünyanın bütün ülkelerinin yasal ve yönetimsel konularda eşit teşebbüs hakkı sağlamasıdır. Aren’e göre küreselleşme, ticaret, iş kanunları, vergi yasaları gibi insan yapısını yasal ve yönetimsel olguların, farklı her bir ülkede aynı ve eşit uygulanır olmasını gerektirir.

Aren’in özellikle belirttiği bir nokta da şu:

“Mal mübadelelerinin olduğu, malların serbest dolaşıma açıldığı dönemlerde de küreselleşme olmuştur” deniyor ama bu tam doğru değil; asıl kişilerin ve müteşebbisliğin serbest dolaşımının gerçekleştirilmesi ile küreselleşme sağlanabilir.

Prof. Dr. Aren’e göre, Küreselleşme ile bağımsızlık kavramı yaralar almakta hatta yok olup gitmektedir. Prof. Dr. Aren’e göre, “Ben AB’ye bağımsızlığımı koruyarak gireceğim” gibi bir şey söylenemez. Bağımsızlık devlet şeklinde organize olmuş toplulukların kendi yararları için kullanabileceği bir olgudur. Sınıfsal, bölgesel yararları vardır. Ancak ülke geliştikçe bağımsızlık her şeyi karmakarışık hale getiren de bir olgudur. Zaten bu karışıklık çıktığı için karşımıza küreselleşme diye bir olgu da çıkmıştır.

Çeşitli çıkarları birbiri ile bağdaştıracak duruma gelince bir ülke, bağımsızlığı geri plana itip önünü açabiliyor. Gelişmemiş ülkelerde çıkarlar gelişmişlere göre daha öncelikli olduğu için bağımsızlıklarından daha zor vazgeçiyorlar.Öte yandan bağımsızlık geri alınması kolay bir şey değildir. Mal mübadelesinden, örneğin Gümrük Birliği’nden, fayda sağlamadığımız zaman çıkabiliriz ancak küreselleşmenin içinden beğenmedik çıkalım diyemezsiniz, imkansız değilse bile çok zordur.

Bu yüzden Türkiye olarak önümüzde bir seçim var. AB’ye girilmeli, küreselleşme yoluna da girilmeli ancak sorgulanmalı da… Daha iyisi, bize daha uygun olanı araştırılmalı, bulunmalı, talep edilmeli ve elde etmek için müzakere imkanlar zorlanmalı. Kamu mallarının özelleştirilmesine karşı olma gibi fikirlerden gençleri uzak tutmak, tedrici bir sosyalizm, tedrici bir değişim ve gelişim için bizi bu yola götürecek yolu tutmak gereklidir.