Gökhan Ezgin, Ekonomistler Platformu İcra Kurulu Üyesi

Avrupalılar sonunda karar aşamasına gelebildiler. Yunanistan için bir yol ayrımına gelindi ve Yunanistan’ın borç silme operasyonu büyük oranda tamamlandı.

Bundan öncesinde de AB, Yunanistan konusunda “borçların yeniden yapılanması ve ikinci yardım paketi” aşamasını geçmiş, Euro Bölgesi Maliye Bakanları Yunanistan’ın borcunu 2020 yılına kadar milli gelirin yüzde 120 oranına düşürecek önlemler üzerine uzlaşmışlardı. Böylece sonu gelmez iflaslar, sosyal ve politik krizlerle dolu kaotik bir ortamın önüne geçilmiş oldu. Yunanistan ve AB şimdilik dipsiz kuyuya düşmemek için bir irade ortaya koydular.

AB liderleri ayrıca mali disiplini güçlendirmek üzere bir anlaşma üzerinde uzlaştılar.  Fakat İngiltere ve Çek Cumhuriyeti’nin taraf olmamaları nedeniyle, anlaşma AB düzeyinde değil, hükümetler arası düzeyde olacak. AB’ye üye ülkelerin kamu maliyelerine yeni ve kapsamlı yetkiler getirecek olan bu anlaşmanın 5 yıl içinde AB Hukuk Sistemi’ne entegre edilmesi öngörülüyor. Eğer bütçe açıklarına gereken önem verilmemeye devam edilirse, bugün Yunanistan’ın düştüğü duruma düşecek çok sayıda ülke sırada bekliyor.

AB üyesi ülkeler krizin açtığı derin yaralara karşın Euro’dan vazgeçmek istemiyor. Bu, artık son derece net görülen bir gerçek. Bağımsız bir danışmanlık firmasının yaptığı araştırma sonuçlarına göre, Euro kullanan AB ülkelerinin % 92’si tek para biriminin devamından yana. Yunanistan ve İspanya gibi krizin en çok yaraladığı iki ülke ise, şaşırtıcı bir şekilde Euro’nun devam etmesi ve hatta yeni ülkeler ile genişlemesi gerektiğini düşünenler arasında ilk sırada yer alıyor.

Borç silme operasyonu sonrası Euro’nun geleceği şimdilik güvence altına alındı. Bu operasyon sonrasında Avrupa genelinde borç sorununa ilişkin olumlu bir hava esiyor. Ancak kaygılar ve risklerin halen devam ettiğinin de altını kalın harflerle çizmek gerekiyor. Avrupa Birliği 2011 yılı son çeyreğinde yüzde 0,5 küçüldü. Bu küçülmenin 2012 yılının ilk iki çeyreğinde bu küçülmenin sürmesi bekleniyor.

ABD ekonomisinde ise toparlanma ve sınırlı da olsa beklentilerde iyileşmeler var. ABD genişletici para politikalarını kuvvetlendirerek sürdürüyor. Daha önce ABD Merkez Bankası FED çok düşük faiz oranlarının 2014 yılsonuna kadar sürebileceğini açıklamıştı. FED’in daha fazla parayı piyasaya vermesi bekleniyor.

Bu noktada Ortadoğu’daki gelişmeler ve İran konusunda yaşanan sıkıntılar nedeniyle artan petrol fiyatları da önemli bir risk olarak karşımıza çıkmaya başladı.  Petrol fiyatlarında yaşanacak yükselişler, zaten zor bir dönemden geçen dünya ekonomilerine ekstra bir yük olarak değerlendirmelidir.