Hakan Aktaş, Ekonomistler Bülteni Yayın Koordinatörü

 

Dış ticaret rakamları ile hop oturup hop kalkarken sizi rakamlardan uzaklaştırıp, birazda bunların oluşmasında etken olan faaliyetlerden bahsetmek istiyorum. Yani sizi işin mutfağına davet ediyorum.

 

İhracat ve İthalat, her ne kadar bir pazarlama faaliyetinin sonucu gibi gözükse de aslında üretimden tedariğe kadar olan süreçte bir dizi faaliyetin ve operasyonun sonucunda oluşmaktadır. Tamamen maliyet odaklı bu süreçte satılan veya alınan malların bütçesinde önemli bir yer teşkil etmekte ve bu ticari değere sahip ürünlerin özelliğini kaybetmeden ulaştırılmasını sağlamaktadır. Bu faaliyetler bütününü Lojistik olarak tanımlıyoruz.

 

Ne yazık ki “Lojistik” kelimesi hala birçok kesim tarafından sadece “Taşımacılık” olarak algılanmakta ve kullanılmaktadır. Bu terimin özellikle son zamanlarda böyle ifade edilmesinden sıkıntı duyuyor ve aklınızda yer edecek şekilde açıklamak istiyorum. Çünkü sektörün o ülkedeki gelişmişliğini, bilinirliği ile doğru orantılı ölçebiliriz. Bir gezegen hayal etmenizi istiyorum. Üzerinde gemilerin yüzdüğü, ağır taşıtların seyrettiği, değişik tipte depoların yüklerle dolu oldugu, insanların bu yükleri organize ettiği ofislerin oldugu, konteyner sahalarının olduğu, limanların çalıştığı, tren vagonlarına yükleme yapıldığı, kargo uçaklarının inip kalktığını ve daha nicesi…

 

Biz bu gezegenin adına Lojistik diyoruz…

 

Lojistik üzerine üniversitelerde bölümler ve meslek okulları mevcut, özellikle son yıllarda sektörde genişlemesi ortaya çıkan iş gücü eksiği sebebiyle eğitimin daha geniş bir kesime yayılması gerekiyor. Yani aslında sektör hala yogun işgücüne ihtiyaç duymakta. Ancak bu alanda hizmet veren eğitim kurumlarının genel müfredatlarını incelediğimizde “Lojistik Gezegenin” bütününü genel yapısı ile görürken onu oluşturan kalemler üzerinde fazlasıyla yogunlaşılamadığını görüyoruz. Yani uzmanlaşamıyoruz.

 

Gelişmiş bazı ülkelerde verilen Lojistik eğitimi ise bundan daha farklı oldugunu söyleyebiliriz. Tamamen uzmanlaşmaya dayalı bölümler ve bu bölümlerde yeterli teknik bilgi altyapısının oluştuğunu görüyoruz. Özellikle verdikleri uzaktan eğitim programları ve yaz okulları ile de tüm dünyaya istenilen uzmanlaşmayı sağlayıcı müfredatı sunuyorlar. Eğitimcilerimiz ve eğitim kurumlarımızın bu bölümsel uzmanlaşmayı incelemeleri ve akabinde kendi eğitim sistemimize yansıtmaları gerekmektedir.

 

Artık eğitim kurumlarımızın Lojistiği başlıklar altına bölerek özel bölümler açmasının vakti gelmiştir. Özellikle ticaret yoğun liman kentlerimiz; İstanbul, Bursa, İzmir ve Mersin başta olmak üzere nitelikli, uzmanlaşmış personel ve birimlerin bu eğitim kurumlarından mezun olarak arz – tedarik zincirini bir adım daha ileriye taşımak zorundadırlar. Unutulmaması gereken nokta: Jeopolitik konumuyla hiç olmayacağımız kadar büyük bir lojistik ülkesiyiz. Bunun farkında olmak ve verimli bir şekilde kullanmak sadece lojistik altyapımızı geliştirmekle kalmayacak ve dış ticaretimize de önemli katkılar sağlayacaktır.