Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir ve etkin bir ekonomik büyüme modeline geçmesi için, küresel üretim ve tüketim trendlerini etkin bir şekilde izlemesi, ve bu trendlere uygun bir ekonomik altyapıyı geliştirmesi büyük önem taşımaktadır. Teknolojiyi temel alan, teknolojik gelişimi ekonominin rekabetçi sektörlerine entegre eden ve geliştiren bir mekanizmanın oluşturulması Türkiye ekonomisinin 2023 hedeflerine ulaşması için gereklidir.

Bu çerçevede 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ve 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Geliştirilmesi Hakkında Kanunda gerçekleştirilmesi planlanan değişiklikler mevcut uygulamaların güncel ihtiyaçlar çerçevesinde gözden geçirilmesi ve mevcut uygulamaların eksik kaldığı alanlarda yenilikçi uygulamalar geliştirilmesini öngörmektedir.

İlgili düzenlemede AR-GE çalışmalarına ek olarak “tasarım” boyutunun eklenmesi, AR-GE ve tasarım altyapısını güçlendirecek bilimsel araştırmalara sunulan destek ve teşviklerin arttırılması, Türkiye’nin kendi yetenek havuzunun etkin kılınması açısından oldukça olumlu düzenlemelerdir. Ayrıca, yabancı AR-GE ve tasarım personeli çalıştırılabilmesini sağlayacak kolaylıklar know-how transferi sağlayarak Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünü artıracaktır.

Kanun tasarısında yer alan AR-GE ve tasarıma yönelik kamu desteklerinde bürokrasinin azaltılması, gelir vergisi, sigorta primi desteği gibi alanlardaki teşviklerin arttırılması ve sadeleştirilmesi, kamu ihalelerine yönelik eklemeler ile iş dünyasının bu alana olan ilgisinin artması sağlanabilecektir.

Sonuç olarak, tasarıdaki düzenlemeler Türkiye ekonomisinin AR-GE ve tasarım temelli dönüşümü açısından önemli katkılar sağlayacaktır. Bunlara ek olarak, aşağıda sunulan genel yaklaşımların dikkate alınması ile birlikte AR-GE faaliyetlerinin Türkiye ekonomisinin uluslararası rekabet gücünün arttırılması sağlanacaktır.

GENEL YAKLAŞIM ÖNERİLERİ

1. Yenilikçi Ürün Geliştirme ve Ticarileştirme Yaklaşımı

AR-GE ve tasarıma ilişkin faaliyetlerin ana amacı endüstride yenilikçi ürün/ yeni ürün üretme becerisinin arttırılması ve bu çerçevede küresel rekabet ortamında firmaların iş yapma kapasitesinin arttırılmasıdır. Bu açıdan AR-GE, tasarım gibi faaliyetlerin, yeni/yenilikçi ürün geliştirme sürecinin bir aşaması olduğu, bu aşamalardaki yatırımların ancak ürün geliştirme ve ticarileştirme faaliyetleri ile birlikte ekonomiler açısından somut katma değere dönüşebileceği unsuru dikkate alınmalıdır. Bu noktadan hareketle, kamu desteklerinin ve düzenlemelerin sadece AR-GE ve tasarım ile sınırlandırılmaması ve gerçekleştirilen düzenlemeye daha geniş bir yaklaşım geliştirilmesi ürün bu çerçevede Türkiye ekonomisinin ana lokomotifi konumundaki şirketlerin de süreçten yararlanabileceği şekilde bütün ürün geliştirme süreçlerini içeren yenilikçi faaliyetleri dikkate alması faydalı olacaktır.

T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, başka çalışmalarında; bir fikri, satılabilir, yeni ya da geliştirilmiş bir ürün ve hizmet üretiminde kullanılan yeni ya da geliştirilmiş bir yöntem haline dönüştürmeyi; görünüm farklılıklarından ibaret basit değişiklikler hariç, teknolojik yenilik yapma süreci olarak tanımlamıştır. Bu süreç, bir dizi bilimsel, teknik, mali ve ticari etkinlikleri kapsayan, başarı ölçütleri ve hedefleri olan, belirli bir zaman aralığında gerçekleştirilecek faaliyetler bütününü olarak ele almıştır. Bu kriterler dikkate alınarak, kamu desteklerini AR-GE ve tasarımın ötesine taşıyacak adımlar atılması, Türkiye’de tüm sektörlerin, yenilikçi dönüşümünün artmasına katkı sağlayacaktır.

2. Ürün Geliştirmede Talep Yanlı Yenilik 

Bu bağlamda dikkate alınması gereken bir diğer önemli genel yaklaşım da yenilik temelli rekabetçilikte yaşanmaya başlanan yapısal değişimdir. Gelişen teknolojiler ile birlikte geleneksel endüstrilerin bu teknolojileri etkin bir şekilde kullanımı ve bu faktör temelinde pazar beklentilerine uygun ürün/hizmet geliştirme süreçleri belirleyici rol üstlenmektedir. Bir başka deyişle uluslararası rekabette arz-yanlı yenilik yerini talep-yanlı yeniliğe bırakmakta, pazardaki talep unsurları analiz edilmek suretiyle yürütülen ürün geliştirme (AR-GE, tasarım, ticarileştirme vs.) çalışmaları daha etkin sonuç vermektedir.

Bu noktadan hareketle, yapılan düzenlemelerde AR-GE ve tasarım faaliyetlerinde desteklenecek temel bilim alanları dışında, özellikle endüstri mühendisliği, işletme, mimarlık, psikoloji ve sosyoloji gibi diğer alanlardaki uzmanların da bu süreçlerde rol alması çalışmaların başarıya ulaşması için hayati öneme sahiptir.

3. Mekansal Sınırlamaların Esnetilmesi veya Kaldırılması 

Son olarak gelişen teknolojiler ile birlikte teknoloji geliştirme, AR-GE, tasarım gibi faaliyetlere verilecek desteklerin mekânsal sınırlamalara sahip olması, verilen desteklerin istenen sonucu yaratması açısından kısıtlayıcı olacaktır. Halihazırda Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Teknopark’lar gibi mekanlardaki maliyetlerin yüksek olması, yer bulma konusunda yaşanan güçlükler dikkate alındığında, ilgili desteklerin bu bölgelerle sınırlandırılmaması özellikle İstanbul gibi büyükşehirler için önem taşımaktadır. Desteklenecek projelerin yine Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’ne yapılacak başvurularla belirlenmesi ancak mekânsal olarak Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde şirketin faaliyet göstermesi zorunluluğunun ortadan kaldırılması günümüz şartlarında daha etkili sonuçlar verecek, firmaların yüksek sabit giderlerini azaltmalarına da katkı sağlayacaktır.