Gökhan Ezgin, Ekonomistler Platformu İcra Kurulu Üyesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dünyadaki makroekonomik gelişmeler hiç hız kesmeden devam ediyor. Avrupa kıtası ciddi bir borç krizi ile karşı karşıya. Bu denli büyük bir krize rağmen, Avrupa’nın sorunu çözmekte çok yavaş kaldığını görüyoruz. Bu da krizin daha da büyümesine neden oluyor.

Bunu gören kredi derecelendirme kuruluşları da art arda not indirimlerine gidiyorlar. Bu konuda en son indirimler kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s S&P’den geldi. S&P Fransa ve 8 Euro bölgesi ülkesinin notunda indirme gitti. Fransa, Avusturya, Malta, Slovakya ve Slovenya’da kredi notu bir basamak indirilirken; Güney Kıbrıs, İtalya, Portekiz ve İspanya’nın kredi notları iki basamak birden düşürüldü.

Standard & Poor’s not indirimlerine gerekçe olarak, Euro Bölgesi’nde artan sistematik riski gösterirken, negatif görünümün sebebi olarak Euro Bölgesi’ndeki olası yeni resesyon riskindeki artışı gösterdi.

S&P’nin not indirimlerinin ardından gözler diğer kredi kuruluşları Fitch ve Moody’s’e çevrildi. Fitch ilginç bir şekilde 2012 içinde Fransa’nın notunun düşmeyeceğini beyan etmişti. Son gelişmelerden sonra bu kararını revize etmek durumunda kalabilir.

 İtalya’nın kredi notunda indirim riski halen devam ediyor, çünkü İtalya’nın not görünümü hem Fitch hem de Moody’s tarafından ne gatif izlemede bulunuyor. İtalya’nın notunda gerçekleşecek olası bir indirim hem İtalya’yı zor durumda bırakabilir hem de genel karamsarlığı arttırıcı bir etki yapabilir.

Ülke notlarının indirilmesinin ardından Avrupa Kurtarma Fonu (EFSF)’nin notunun da indirilmesi durumunda ciddiyetini ortaya koyuyor.

Diğer taraftan ABD ekonomisi de yeterli performansa ulaşabilmiş değil. Dünyanın iki büyük kutbunun yaşadığı bu sıkıntılı ortam herkesi yakından etkiliyor.

Tüm bu yaşanan olumsuzluklara rağmen Türkiye, bu fırtınalı ortamda büyüme dinamiklerini korumayı başardı.

2011 yılını makroekonomik büyüklükler açısından değerlendirdiğimizde, başarılı bir şekilde tamamladığımıza inanıyorum.

Türkiye ekonomisi, 2011 yılında ciddi bir büyüme kaydetti. İstihdam rakamları artarken, işsizlik oranları geriledi. Bu ortamda ihracat 134,6 milyar dolar ile tarihi bir rekor kırdı. Ortaya çıkan bu sonuç ihracatçılarımızın başarılı performansını tescilledi. Bu performans, dünya ekonomilerinin önemli sıkıntılar yaşadığı bir ortamda daha da anlam kazanıyor.

2012 yılı tüm dünya için olduğu gibi, bizim için de zorlu geçecek. Ancak biz her türlü kriz ortamında ayaklarımızın üzerinde kalmayı başardık. Dolayısıyla kriz ortamından korkmak yerine temkini elden bırakmamak gerekiyor.

2012’de büyüme oranı yavaşlayacak. 2011’in ilk 3 çeyreğinde yüzde 9,6 olan büyüme, son çeyrek rakamlarının da etkisiyle yılsonunda %7,5-8 bandında gerçekleşecek. Son çeyrekte başlayan büyüme yavaşlamasının 2012’nin ilk 2 çeyreğinde de süreceğini tahmin ediyorum. Bu süreçte büyüme 0’a yakın seyredebilir. Ancak toparlanma, yılın 3.çeyreğinden itibaren başlayacaktır. Bu durumda yılsonu için yüzde 4 hedefine varılmasını gayet olası bir hedef olarak görüyorum.

Bu noktada Türkiye ekonomisinin güçlü iç talebine güveniyorum. Tabii bu senaryoları AB’de yaşanacak çok çok olumsuz gelişmeleri dışarıda bırakarak konuşuyoruz. AB’de kısa vadede bir çözüm yolu gözükmüyor, ama siyasi anlamda bir birliktelik sağlanmamaya devam ederse, AB tüm dünyayı derinden sarsacak bir krize girebilir. Bu durumdan Türkiye’nin etkilenmemesini beklemek fazla iyimserlik olacaktır.