Fırat Polat, Ekonomistler Platformu Genel Sekreter Yardımcısı

 

 

 

 

 

ENFLASYONDA SERT YÜKSELİŞ DÖNEMİ BAŞLADI

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2011 yılı Ekim ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜİK`ten yapılan açıklamada geçtiğimiz ay Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) bir önceki aya göre yüzde 1,60 oranında artış gösterdi. Bir önceki yılın aynı ayına göre ÜFE artış oranı ise yüzde 12,58 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 10,26 artış göstermiştir. Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ise bir önceki aya göre 3,27, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7,66 olarak hesaplandı.

ÜFE ve TÜFE Arasındaki Makas Daralıyor

ÜFE`de bir önceki aya göre endekslerin en fazla artış gösterdiği alt sektörlerin başında yüzde 4,33`lük artışla metal cevheri gelmekte.

TÜFE`de Ekim ayında ana harcama grupları itibariyle en yüksek artış yüzde 14,11 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleşmiştir. Bir önceki yılın aynı ayına göre TÜFE`de en yüksek artış yüzde 18,05 ile çeşitli mal ve hizmetler grubunda görülmektedir. Aslında rakamlar devletin yapmış olduğu vergi artışlarının gözle görülebilir sonuçlarının hemen ortaya çıktığını göstermektedir.

Bundan önceki yazılarımda belirttiğim gibi ÜFE ve TÜFE arasında bir makas söz konusuydu. Bu makasın bir şekilde kapanacağını ve ÜFE`de ani yükselişler olacağını belirtmiştim. Nitekim ÜFE`deki ani yükselişte geçmişte yaptığım değerlendirmeleri doğrular nitelikte. Geçen yılın aynı ayında yüzde 9,92 olan ÜFE`deki artış oranı bu yılın aynı ayında ise 12,58 aradaki 2,5 puanın üstündeki fark geçtiğimiz bir yılda yapılmayan zamların bir sonucu olarak karşımıza çıkmakta. Önümüzdeki iki üç aylık periyotta da özellikle ÜFE`de yükselişlerin daha hızlı olacağını düşünenlerdenim. Burada mevsimsel etkilerin de rolü yadsınamaz ki TCMB`de son Para Politikası Kurulu toplantısında buna dikkat çekti. Yapılan müdahaleler ile parasal sıkılaştırmaya gidilmesinin doğal sonucu olarak ekonomide ılımlı bir yavaşlama olacağı da yadsınamaz bir gerçek. Ancak bu yavaşlamanın ve ham madde fiyatlarında yaşanılan fiyat artışlarının özellikle ÜFE`de ki artışı hızlandıracağını düşünüyorum.

EKONOMİNİN ISINMASI VE İSTİHDAM ARASINDAKİ ÇELİŞKİ

Kasım ayında açıklanan verilere göre 2011 yılının Ağustos döneminde işsizlik bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11,4 düzeyinden 2,2 puan düşerek yüzde 9,2 düzeyine geriledi. Bu dönemde işsiz sayısı 450 bin kişi azalarak 2 milyon 521 bin kişiye düşmüştür.

Ağustos 2011 rakamlarına göre, istihdam edilenlerin sayısı 1 milyon 689 bin kişi artarak 24 milyon 884 bin kişiye yükselmiştir. Yine bu dönemde kayıt dışılık oranı da yüzde 43, 6 olarak gerçekleşti. Global krizin etkilerinin geçtiğini şu aşamada söyleyebiliriz. Aslında rakamları incelediğimiz de en sevindirici durumun istihdam edilenlerin sayısındaki artıştır.

Hane halkı İşgücü Araştırmasının Ağustos 2011 verilerinde genç nüfusta işsizlik oranı, geçen yılın aynı ayına göre 2,5 puanlık düşüşle yüzde 18,4 olarak gerçekleşti. Genç nüfusta işsizlik oranının hala yüksek olduğu düşünmekle birlikte yılbaşından bu yana gerçekleşen hızlı düşüş bu konuda ekonomi otoritelerinin yaptığı çalışmaların sonucu olarak karşımıza çıkmakta. Özellikle bizim gibi gelişmekte ve genç nüfusu fazla olan bir ülkenin psikolojik sınır gibi algılanan yüzde 20`nin altına gerilemesi gerçekten de sevindirici. Küresel ekonomik krizde ikinci bir dip yaşamaz ve makro ekonomik hedeflerle mikro ekonomik politikaları uyumlu bir şekilde yürütebilirsek genel olarak işsizlik rakamlarında ve genç işsizlik oranını birkaç puan daha aşağılara çekebileceğimizi düşünüyorum. Tabi ki burada küresel risklerin yanında Türkiye ekonomisinin aşırı ısınma tehlikesi de işsizlikle mücadelede önemli bir çelişki olarak karşımıza çıkmakta. Aşırı ısındığı düşünülen Türkiye ekonomisinin büyüme hızının yavaşlatılmasına yönelik para ve maliye politikaları işsizlikle mücadele de sorun yaratacaktır.

EKONOMİ YÖNETİMİNE BÜTÇE KONUSUNDA GÜVENİMİZ TAM

2011 Yılı Ekim ayında merkezi bütçe 1 Milyar 941 Milyon TL açık verdi. Bütçe geçen yılın aynı döneminde 1 Milyar 835 milyon TL açık vermişti. Bütçe Açığı, Ocak – Ekim döneminde yüzde 92,6 oranında azalışla 1 Milyar 707 Milyon TL olarak kayıtlara geçti.

Açıklanan rakamlara göre Ekim ayında faiz dışı fazla 769 milyon lira oldu. FDF Ocak-Ekim döneminde 35 milyar 767 milyon TL olarak gerçekleşti.

2011 yılı Ekim ayında bütçe giderlerinde bütün kalemlerde artış gözlemlenmekte. 2011 yılı Ocak-Ekim döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri için öngörülen 312 milyar 573 milyon TL ödeneğin yüzde 78,5’i kullanılarak 245 milyar 442 milyon TL gider gerçekleştirilmiştir.

Bu yılın onuncu ayı itibarı ile bütçe gelirlerinde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17,8 oranında ciddi bir artış sağlanmıştır. 2010′un Ocak-Ekim döneminde 206 milyar 906 milyon lira olan bütçe gelirleri, bu yıl 243 milyar 735 milyon liraya yükseldi. 279 milyar 26 milyon lira olan 2011 yılsonu merkezi yönetim bütçe gelir hedefinin yüzde 87,4′nün Ocak-Ekim döneminde tahsil edildiği görüldü. Aynı dönemde vergi gelirlerinde yüzde 22,1′lik artış meydana geldi. 2010′ un onuncu ayında 170 milyar 411 milyon lira vergi toplanırken, bu rakam bu yıl 208 milyar 126 milyon lira oldu. yılsonu bütçe hedefinin yüzde 89,6′sı oranında vergi tahsil edildi.

Uzun süre sonra ilk kez geçen yılın göre bütçe açığında bir miktar artış gözlemlemekteyiz. Ancak son dönemde yaşanılan küresel hareketler ve yaşamış olduğumuz deprem felaketi bu ufak oranda açığı meydana getirmiştir. Ekonomi yönetiminin makro istikrar konusunda ortaya koyduğu hedeflere hala güvenimiz tam anlamıyla geçerli. Burada daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi ekonomi yönetimin en büyük sorunu cari açık sorunudur. Türkiye`nin uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının da belirttiği gibi makro ekonomik hedeflerde karşı karşıya olduğu en büyük risk budur. Bu riskin ortadan kaldırılması maalesef sadece ithal menşeli ürünlere uygulanan vergiyi artırmakla çözülemeyecektir. Burada ekonomi yönetiminin elindeki çözüm yollarını bir an önce devreye sokması gerekmektedir.