Fırat Polat, Ekonomistler Platformu Genel Sekreter Yardımcısı

 

Türkiye olarak bir seçim sürecini daha geride bırakmış durumdayız. Yeni dönemin ülkemiz açısından hayırlı olmasını dilerim. Bu dönemde meclisi, iktidarıyla, muhalefetiyle sıkı bir çalışma temposu beklemekte. Hem demokratikleşmeye yönelik atılacak adımlar hem de ekonomik kalkınmayı gerçekleştirecek adımların ortak ve hızlı görüşmelerle bir an önce sonuca bağlanması gerekmekte. Tabi ki işin politik kısmını siyasetçilere bırakıyorum. Genel olarak tablo ekonomik tablo seçim dönemi olmasına rağmen olumlu, en büyük sorun ise cari açık..

 

ENFLASYONDA DÜŞÜŞ DURDU

 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2011 yılı Mayıs ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜİK`ten yapılan açıklamada geçtiğimiz ay Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) bir önceki aya göre yüzde 0,15 oranında artış gösterdi. Bir önceki yılın aynı ayına göre ÜFE artış oranı ise yüzde 9,63 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 9,21 artış göstermiştir. Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ise bir önceki aya göre 2,42, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7,17 olarak hesaplandı. TÜFE`de geçen ay başlayan artış trendinin bu ayda devam ettiğini görmekteyiz.

 

En Yüksek Artış ‘‘ Petrol ve Doğalgaz Çıkarımı ile Eğitim Grubu`nda’’

 

ÜFE`de bir önceki aya göre endekslerin en fazla artış gösterdiği alt sektörlerin başında yüzde 4,4`lük artışla ana metal sanayisi gelmekte. TÜFE`de Nisan ayında ana harcama grupları itibariyle en yüksek artış yüzde 11,68 ile giyim ve ayakkabı grubunda gerçekleşmiştir. Bir önceki yılın aynı ayına göre TÜFE`de en yüksek artış yüzde 12,61 ile gıda ve alkolsüz içecekler grubunda görülmektedir.

 

Enflasyon rakamlarında bir önceki yılın aynı ayına göre yaşanan artış oranlarının hızlanmakta olduğunu gözlemlemekteyiz. Rakamlar TÜFE` de geçen yıl altında kalsa da, ÜFE`de yaşanan hızlı yükseliş geçen yıl Mayıs ayında gerçekleşen rakamları aşmış durumda. Üretici fiyatlarının yükselmesinde dünyada yaşanan emtia fiyatları ve enerji maliyetlerinde yaşanan hızlı artışlar en önemli sebep olarak görülmekte. Nitekim bu fiyatlarda geçtiğimiz ay yaşanan düşüşlerin spekülatif hareketler olduğunu belirtmiştim. Bu durumu sadece son günlerde rekor üstüne rekor kıran altın fiyatlarından bile anlamaktayız.

 

Şüphesiz ki enflasyonda yaşanan bu artışlar için panik havası yaratmak gereksiz. Ancak Türkiye ekonomisinin yeniden bir faiz artırım sürecini girdiğini düşünmekteyim. Nitekim bu konuda ilk hareket TCMB`den gelmese de özel bankalardan bu yönde ilk sinyaller gelmeye başladı. Türkiye`nin bu süreçte adımlarını biraz daha erken atması, Türkiye ekonomisi için kısa vadede bazı ekonomi çevreleri tarafından olumsuz olarak algılanacaktır. Fakat uzun vadede Türkiye ekonomisine duyulan güven ve sermaye girişinin artacağından kimsenin şüphesi olmasın.

 

VERGİ TOPLAMA GAYRETİMİZİN ARTMASI SEVİNDİRİCİ

 

2011 Yılı Mayıs ayında merkezi bütçe 2 Milyar 835 Milyon TL fazla verdi. Bütçe geçen yılın aynı döneminde 5 Milyar 812 milyon TL fazla vermişti. Bütçe Açığı, Ocak – Mayıs döneminde yüzde 97,7 oranında azalışla 9 Milyar 984 Milyon TL`den 233 milyona düşmüştür. Açıklanan rakamlara göre Mayıs ayında faiz dışı fazla 6 milyar 899 milyon lira oldu. FDF Ocak-Mayıs döneminde 20 milyar 641 milyon TL olarak gerçekleşti.

 

2011 yılı Mayıs ayında bütçe giderlerinde bütün kalemlerde artış gözlemlenmekte. 2011 yılı Mayıs ayında, bu yıl için merkezi yönetim bütçe giderleri için öngörülen 312 milyar 573 milyon TL ödeneğin yüzde 27,5’i kullanılarak 24 milyar 298 milyon TL gider gerçekleştirilmiştir.

 

Bu yılın bütçe gelirlerinde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9,1 oranında artış sağlanmıştır. 2010’un Mart ayında 24 milyar 866 milyon lira olan bütçe gelirleri, bu yıl 27 milyar 133 milyon liraya yükseldi. 279 milyar 26 milyon lira olan 2011 yılsonu merkezi yönetim bütçe gelir hedefinin yüzde 42,8’nın Ocak-Mayıs döneminde tahsil edildiği görüldü. Aynı dönemde vergi gelirlerinde yüzde 43,1’lik artış meydana geldi. 2010’un ilk beş ayında 82 milyar 783 milyon lira vergi toplanırken, bu rakam bu yıl 100 milyar 25 milyon lira oldu.

 

Bütçe de ilk beş ayın görünümü genel olarak pozitiftir. Özellikle vergi gelirlerinde sağlanan artış gerçekten sevindirici. Türkiye`nin vergi toplama potansiyelinin yüksek olduğu zaten bilinmekte, önemli olan gelişmiş ülkelerdeki gibi vergi toplama gayretinin yükselmesidir. Bütçede genel olarak seçim yatırımları yapıldığını şu tabloda söylemek zor olacaktır. Ancak bütçenin fazla verme oranının geçen yıl aynı dönemine göre ciddi sayılabilecek oranda düştüğünü de göz önünde bulundurmalıyız. Özellikle Haziran ayı rakamlarından sonra bütçenin yılsonu hedefleriyle ilgili daha net söylemler gerçekleştirebiliriz.

 

CARİ AÇIK TCMB`NİN DE SORUNU

 

TCMB yeni dönemde de düşük faiz stratejisiyle devam etmekte. Fakat bu politika ile daha fazla yola devam edilmesi zor görünüyor. Çünkü dünyada faiz artırım sürecinin başlayacağına yönelik ilk sinyaller gelmeye başladı. Türkiye`nin şu aşamada enflasyonla ilgili bir sorunu olduğunu söylemek gerçekten güç. Özellikle ekonomi yönetiminin de ısınan ekonomiyi soğutmak gerek yönündeki açıklamaları da bu riski giderek düşürmekte. Türkiye`nin yılsonunda enflasyon hedeflerini tutturacağını, şimdiden söylemekte bir sakınca görmüyorum. TCMB`nin birinci hedefi fiyat istikrarı ancak önümüzdeki altı aylık süreçte.

 

TCMB`yi bekleyen bir numaralı risk cari açık. Bu konuda yeni kurulacak ekonomi yönetimi ile koordineli bir biçimde hareket edilmeli. Türkiye`nin cari açıkla mücadelesi global ekonominin bir parçası olduğu günden bu yana devam etmekte. Şu ana kadar bu mücadele başarılı bir şekilde yürütüldü. Ancak bu süreçte unutulan birkaç nokta var. Dünyada yaşanan ekonomik kriz ülkemizin cari açıkla olan mücadelesine zarardan çok faydası olmuştur görüşündeyim. Özellikle Amerika ve Avrupa bölgesinde yaşanan parasal genişleme gelişmekte olan Türkiye`nin işine yaramıştır. Ayrıca krizle boğuşan ülkelerden kaçan sıcak para Türkiye`ye yöneldiğini de göz ardı edemeyiz. Aslında burada dikkate alınmayan nokta şu; Türkiye`nin cari açığı sürdürme de herhangi bir sorunu yok, bu sorunlar buzdağının görünen kısmı. Buzdağının görünmeyen kısmındaki ve büyük olan sorun ise Türkiye`nin cari açığının sürdürülebilirliğinin zayıf formda olması. Yani cari açığın ilişkin sorunun her an finanse edilemeyecek duruma gelebileceği.

 

Yaşanılan ekonomik konjonktür gereği düşük faiz stratejisinin daha fazla devam edeceğini düşünmemekteyim. Yılsonuna gelmeden TCMB`nin yeniden faiz artırım sürecine başlayacağına inananlardanım ki bunun ilk sinyallerini özel bankalarda yaşanan faiz artışlarından görmekteyiz.