Ahmet Can, Ekonomistler Platformu Genel Sekreteri

 

Ekonomistler Platformu’nun kurulduğu günden bu yana en önemli çalışmalarından biri olan Ekonomistler Bülteninin aracılığıyla, yeniden sizlerle birlikte olmanın heyecan ve mutluluğunu yaşıyorum.  Bu köşemizde, Türkiye’nin en önemli sosyal ve ekonomik sorunu işsizliği mercek altına alacağız ve ilerleyen süreçte siz okurlarımızın da katkılarıyla işsizliği azaltıcı çeşitli çözüm önerilerini dile getireceğiz. Bu ay ki konumuz ise; Türkiye’deki işsiz insanlarımızın önemli bir kısmını oluşturan genç işsizlerimiz ve iş piyasasına giriş öncesi yaşadıkları sıkıntılar.

 

Dünya üzerinde kabul gören genç tanımının yaş aralığı 15-24’tür.  Ülkemizde 25 yaş altı nüfus oranı toplam nüfusun %40’ını oluşturacak kadar yüksektir ve önemli bir kısmını da 15-24 yaş aralığındaki gençler oluşturmaktadır. Bu durum genç nüfusun yüksek olması, genç işgücü oranının da artmasına neden oluyor. Ancak artan genç işgücünün önemli bir bölümünün işgücü piyasası dışında kaldığını işsizlik rakamlarından görebiliyoruz. Geçtiğimiz Haziran ayı içerisinde açıklanan 2011 Mart ayı işsizlik oranı % 10,8 ve genç nüfusta işsizlik oranı 19,3’dür. Aynı ayın 2010 yılı verilerine göre genç işsizlik %25,5’ten %19,3’e gerilemiştir. Diğer bir ifadeyle; 2010 yılı Mart ayı verilerine göre her 4 gençten biri işsizken, 2011 Mart ayına geldiğimizde daha iyimser bir tabloyla neredeyse her 5 gencimizden 1’nin işsiz olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Genç işsizliğin, genel işsizlik oranının 2 katına yakın olmasının nedenlerini incelerken durumun ekonomik ve sosyal boyutunun yanı sıra, mevcut iş gücü piyasasının yapısal sorunlarını ve gençlerimizin almış oldukları eğitim ve işgücü piyasasına girişteki kişisel tercihlerini de göz önünde bulundurmalıyız.

 

Genç işsizliğe, iktisadi açıdan baktığımızda son yıllarda yaşanan ekonomik büyümelerin asgari ücretlere tam olarak yansımaması, işverenlerin artan genç işgücü nedeniyle ucuz işgücünü tercih etmesi sonuç olarak; gençlerin iş piyasasına girmede ücrete bağlı bazı kararsızlıklar yaşamasına ve iş piyasası içerisinde istikrarlı bir şekilde çalışmalarına engel oluyor. Kamu ve özel sektör yatırımlarının gençlerimize yeni iş imkanları oluşturacak şekilde ilerlediğini söyleyebilmek ise çok güç.  Diğer taraftan, kırsal kesimde yaşayan genç kızların erken yaşta eğitimlerini bırakarak ücretsiz aile işçisi olarak çalışması, aile geçimine katkıda bulunmak isteyen gençlerin, ileri emeklilik yaşını bahane ederek daha fazla ücret almak adına, sosyal güvencelerinden vazgeçmesi sonucu kayıt dışı kalmaları genç işsizliğin toplumsal sebepleri arasındadır. Özellikle ilköğretimini ya da lise eğitimini yarıda bırakıp çalışma hayatının içerisinde yer almaya çalışan gençlerin çağımızın gerektirdiği yeterli bilgi ve beceriye sahip olamamaları iş piyasasında tercih edilmemelerine neden olmaktadır.

 

Meslek liseleri, meslek yüksekokulları ve lisans mezunu gençler, mezuniyet sonrası ücret beklentilerinin yüksek olması, kariyer hayatlarına iyi bir pozisyondan başlama isteklerine karşın yeterli deneyime sahip olmamaları gibi nedenlerle iş piyasasına girişte uzun bir bekleme süresiyle karşı karşıya gelmektedirler. Özellikle meslek lisesi ve meslek yüksekokulu mezunu gençlerle, iş piyasasında arz edici kurum ve kuruluşların buluşmasını sağlayacak etkili arabulucu kurumların, (2009 yılında özel istihdam büroları )sayısı çok azdır. Mesleki eğitim almış gençlerimize yönelik staj merkezleri az olduğu gibi gençleri iş piyasasına kazandırmada yetersizdir. Lisans mezunu gençlerin yüksek lisans başvuruları artarak devam etmektedir. Tüm bu nedenler eğitimli genç işsizlerin sayısını her geçen gün yükselttiği gibi genç işsizlik oranını da yukarılara çekmektedir.

 

Genç işsizliği artırıcı birçok nedeni sıralamışken çok büyük etkisi olmasa da genç işsizliği azaltıcı etmenlerde mevcuttur. Son yıllarda özellikle büyükşehirlerde sayıları hızla artan alışveriş merkezlerinin genç personel ihtiyacı da her geçen gün artmaktadır.  Mesleki eğitimler veren kuruluşların eğitim sonrası işe girişte sağladığı katkılar şu an tam olarak sayısal verilerle ölçülemese de önemlidir.  İlk iş deneyimi olan çalışanlar için devlet teşviklerinin işverenlere kolaylık sağlaması, özel sektördeki kurumsal firmaların yeni lisans mezunlarına yönelik eğitim programları sonrası işe alımlarındaki artışlar genç işsizliği azaltıcı gelişmeler olsa da; genel anlamda Türkiye’de ki genç işsizliğin azaltılması için daha önemli adımların atılması gerekir.

 

Genç işsizlik sorununun daha kalıcı yollarla çözülmesi devlet, iş piyasası dinamiklerini oluşturan işçi, işverenler ve işveren kuruluşları, arabulucu kurumlar (işçi ve işveren sendikaları, özel istihdam büroları, kariyer merkezleri vb.) ve mesleki eğitim veren kuruluşların işbirliği ile gerçekleşebilir.  Ekonomik büyümeyi sadece rakamsal olarak değil yatırımların artmasına ortam hazırlayacak şekilde gerçekleştirmek işsiz gençlerimize yeni iş imkanlarının kapılarını açacaktır. Devlet, işçi ve işveren sendikaları ve özel sektör temsilcilerinin bir araya gelerek AB standartlarında bir asgari ücret belirlemesi, gençlerimizin iş piyasasına girişini teşvik edici kanuni düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.  Mesleki eğitim alan gençlerin aldıkları eğitim doğrultusunda pratik bilgilerini artırıcı etkin staj merkezlerinde ki stajları sonrası, iş piyasasının içerisinde olmaları sağlanmalıdır. Özel istihdam büroları, işverenlere sadece ucuz işgücü bulmak adına genç işgücünün fazla olmasından yararlanan kurumlar değil, gençlere rehberlik hizmetleri sunarak onların ücret ve kariyer hedeflerine ulaşmalarında yol gösterici olmalıdırlar. Birkaç aydır ülkemizin tek gündemi olan seçimler sonrası işsizlik sorununa ve genel işsizlerin önemli bir kısmını oluşturan genç işsizlerimizin seslerine daha çok kulak veren bir siyaset izlenmesini temenni ederim.

 

 

Türkiye’de seo denilince akla gelen öncü sitesi.En iyi wordpress indir adresi.