Fırat Polat, Ekonomistler Platformu Genel Sekreter Yardımcısı

Korkulan kelimeyi yeniden duymaya başladık “KRİZ”. Avrupa bölgesinde bir sorun olduğunu kabul etmekteyim. Ancak sorunun tahmin edildiği kadar büyümesine kimsenin izin vereceğini sanmıyorum. Kötü senaryodan mutlaka Türkiye`de olumsuz etkilenecektir. Ancak kimse şunu unutmasın Türkiye geçmişte yaşadığı sorunlardan büyük dersler çıkardı. Burada bizim ekonomimizin zayıf noktası olarak özel sektörü görmekteyim.

 

ENFLASYONDA İKİ ZIT KUTUP

 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2011 yılı Haziran ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜİK`ten yapılan açıklamada geçtiğimiz ay Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) bir önceki aya göre yüzde 0,01 oranında artış gösterdi. Bir önceki yılın aynı ayına göre ÜFE artış oranı ise yüzde 10,19 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 9,42 artış göstermiştir. Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ise bir önceki aya göre yüzde 1,43`lük bir düşüş gösterirken, bir önceki yılın aynı ayına göre oran yüzde 6,24 olarak hesaplandı.

 

En Yüksek Artış ‘‘ Ana Metal Sanayi Grubu`nda’’

 

ÜFE`de bir önceki aya göre endekslerin en fazla artış gösterdiği alt sektörlerin başında yüzde 4,95`lik artışla ana metal sanayi gelmekte.

 

TÜFE`de Haziran ayında ana harcama grupları itibariyle en yüksek artış yüzde 1,41 ile eğitim grubunda gerçekleşmiştir. Bir önceki yılın aynı ayına göre TÜFE`de en yüksek artış yüzde 9,50 ile ulaştırma grubunda görülmektedir.

 

Enflasyon tablosunda iki tane zıt kutupla karşı karşıyayız. TÜFE`deki rakamlar gayet olumlu görünmekte, buna karşın ÜFE`de yaşanan ani artış kafamızda soru işaretleri bırakmadı demek doğru olmayacaktır. TCMB enflasyonda ani artışlar ve olumsuz bir tablo beklemediğini belirtmişti. Genel olarak bu görüşe katılmaktayım. Fakat bu noktada bazı risklere dikkat çekmemiz gerekmekte. Temmuz ayından sonraki süreçte enflasyon rakamlarında yukarı yönlü bir hareket olacağını kaçınılmaz bir senaryo olarak karşımıza çıkacaktır. Önümüzdeki aydan itibaren yaşayacağımız ramazan ayı ve sonrasında yaşanacak mevsimsel süreç enflasyon oranlarını biraz yükseltecektir. Peki, enflasyon yılsonunda hedeflenen seviyenin üzerinde gerçekleşir mi? Bu sorunun cevabının küresel ekonomideki gelişmelere göre oluşacağını düşünmekteyim. Küresel ekonomide yeniden bir korku süreci başlamış durumda ve ülkemizde de ekonominin önde gelen isimleri tarafından küresel ekonomideki tehlikeler söylenmeye başladı. İkinci bir şok dalgası yaşanırsa ki halkımıza sanki bu senaryo şimdiden ezberletilmeye başlandı. Bu durumda emtia fiyatlarındaki artış devam edecektir. Ancak şimdiden tasarruf yapması tavsiye edilen ülkemizde, yeni oluşabilecek bir krizin enflasyonda aşağı yönlü bir harekete neden olacağını düşünmekteyim.

 

BÜTÇE RAKAMLARI SADECE TEBRİK EDİLİR

 

2011 Yılı Haziran ayında merkezi bütçe 3 Milyar 89 Milyon TL fazla verdi. Bütçe geçen yılın aynı döneminde 5 Milyar 446 milyon açık vermişti. Bütçe, Ocak – Haziran döneminde oranında 2 Milyar 856 Milyon TL fazla vermiştir.

 

Açıklanan rakamlara göre Haziran ayında faiz dışı fazla 4 milyar 650 milyon lira oldu. FDF Ocak-Haziran döneminde 25 milyar 291 milyon TL olarak gerçekleşti.

 

2011 yılı Haziran ayında bütçe giderlerinde geçen yılın aynı dönemine yüzde 1,2`lik bir düşüş gözlemlenmekte. 2010 yılı bütçe giderleri 23 milyar 894 milyon TL iken 2011 yılı Haziran ayında 23 milyar 597 milyon TL`ye gerilemiştir. 2011 yılı Ocak-Haziran döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri için öngörülen 312 milyar 1573 milyon TL ödeneğin yüzde 45,8’i kullanılarak 143 milyar 215 milyon TL gider gerçekleştirilmiştir. Bütçedeki artış oranı göz önüne alındığında bütçe giderlerindeki oranda bir azalış görülmektedir.

 

Bu yılın ilk yarısında bütçe gelirlerinde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20,7 oranında ciddi bir artış sağlanmıştır. 2010’un Ocak-Haziran döneminde 121 milyar 65 milyon lira olan bütçe gelirleri, bu yıl 146 milyar 71 milyon liraya yükseldi. Aynı dönemde vergi gelirlerinde yüzde 24,4’lik artış meydana geldi. 2010`un ilk altı ayında 98 milyar 622 milyon lira vergi toplanırken, bu rakam bu yıl 122 milyar 729 milyon lira oldu. Altı aylık dönemde yılsonu bütçe hedefinin yüzde 52,9’u oranında vergi tahsil edildi.

 

Açıkçası rakamlar, ekonomi yönetimini bütçe denetimi konusunda tebrik edilmesi gerektiğinin açık bir göstergesi. Seçim yılı olmasına rağmen bütçede bu denli ciddi hareket edilmesi gerçekten sevindirici. Bu durum yaşanabilecek ikinci bir dip olasılığına karşılık ekonomik tedbirler için elimizi kuvvetlendirmekte.

 

TCMB POZİSYON SİNYALLERİ VERMEYE BAŞLADI

 

TCMB`de Para Politikası Kurulu`nun geçen hafta yaptığı toplantı sonucu faiz oranlarının değiştirilmemesine karar verilmişti. Aslında karar bu şekilde çıkacağı da belliydi. Ancak açıklama metninde yapılan bilgilendirmeler ekonomi dünyasını bir hayli etkilemişe benziyor. Bundan iki ay önce TCMB`nin stratejisinin hükümetin ekonomik programıyla çelişmeyeceğini, aynı yönde ve eş zamanlı hareketler atılacağını söylemiştim. Bugün gelinen noktada da bu durumu çok rahat gözlemlemekteyiz. TCMB şu aşamada herhangi bir enflasyonist beklenti içinde olmadığını bize belirtmiş. Talep daralması ve talep hızındaki düşüşleri de gerekçesi olarak göstermiş durumda. Zaten yapılan açıklamalarla talepteki düşüşün hızlanacağını beklemek yanlış olmayacaktır. Sayın başkanda yaptığı açıklamada yeni bir resesyon sürecinin yaşanabileceğini bundan dolayı halka tasarrufları artırması ve dövizle borçlanılmaması konusunda uyarılarda bulunmuştur. Bu durum birkaç hafta önce ekonomi bakanlarımız tarafından da dillendirilmişti. Peki bu durum ne gibi sonuçlar doğurabilir? Aslında oluşacak süreç PPK`nın açıklamalarında açıkça belirtilmiş. Kriz yeniden küresel piyasaları etkilemeye başlarsa TCMB faizleri düşürerek talebi canlandırmak isteyecek. Korku senaryosu olarak cari açığın düşen faizlerle birlikte sürdürülebilirliğinin nasıl sağlanacağı akıllara gelecektir. Eğer yeniden bir kriz ortamı oluşursa Türkiye bu süreçte de sıcak para girişi sağlayacaktır. Çünkü temel olarak krizi yaşayan ülkelerden çıkacak paralar mutlaka Türkiye`ye uğrayacaktır. Tabi bu durumun da hükümetin istediği çok düşük faiz politikasıyla paralellik gösterdiği de aşikar. Bundan sonraki süreçte, TCMB`nin her ne koşulda olursa olsun Eylül ayından itibaren faizleri aşağı çekerek ilk hamlesini yapacağını düşünmekteyim. Fakat küresel konjonktüre göre yılsonuna kadar atılacak diğer adımlar şekillenecektir.

En iyi geciktirici sprey resmi satış sitesidir.Geciktirici ürünlerini indirimde alabilirsiniz.