Arek Ferahyan, Ekonomistler Platformu İcra Kurulu Üyesi

 

Değerli okurlar mayıs sayımızda “ortak konsolide kurumlar vergisi matrahı” kavramını Avrupa Parlamentosunda kabul edilen taslak halini açıklamaya çalışmıştım. Bu kavramdan yola çıkarak bu sayımızda da uluslar arası vergi planlaması yöntemlerini açıklayacak ve ülkemizde bu yöntemleri önlemek amacıyla vergi kanunlarımızda yer alan düzenlemelerden bahsedeceğim.

 

Global rekabet piyasasında yer alan firmaların bir bölümü faaliyetleri sonucunda sağladıkları karlarını muhafaza etmek ve karları üzerinden asgari düzeyde vergi yükümlülükleri yerine getirmeyi arzulamaktadırlar. Bu doğrultuda vergi planlaması kavramı, uluslar arası düzeyde faaliyet gösteren firmaların dönem sonunda elde ettikleri karlarını yüksek vergi oranları ile vergilendirmek yerine düşük vergi oranlarının uygulandığı bir ülkeye kaydırarak bu ülkede karın oluşmasını ve düşük vergi oranları üzerinden vergilendirmesini şeklinde tanımlayabiliriz.
Kısaca uluslar arası rekabet ortamında firmalar tarafından kullanılan yöntemleri aşağıdaki ana başlıklar halinde anlatmaya çalışacağım.

 

•    Transfer Fiyatlandırması : Mal, hizmet ve finansman alışverişi sonunda şirket grubunun karında herhangi bir değişiklik olmaz iken, toplam ödenen vergi tutarında azalma meydana gelmektedir. (KVK/13)

 

•    Borç Dağılımı : Borç ilişkisi sonucunda grup şirketleri arasında borç yükünde ve karında herhangi bir değişiklik olmaz iken toplam ödenen vergi tutarında azalma meydana gelmektedir. (KVK/12)

 

•    Yeniden Yapılandırma : Firmalar yüksek vergi oranlarının uygulandığı ülkedeki şirket ile maliyet artı standart bir kar marjını içeren bir sözleşme imzalayarak, ürünün satışını düşük vergi oranlarının uygulandığı bir ülkeden gerçekleştirme yoluna giderek, grup şirketin ödeyeceği toplam vergi miktarını minimize etmektedirler.

 

•    Anlaşma Alışverişi : Vergi anlaşmasına taraf olmayan üçüncü ülke mukimi şirket veya kişilerin söz konusu anlaşma hükümlerinden faydalanmak için anlaşma ülkelerinin birinde “aktarma” şirketi kurması ve bu yolla kendisine vergi avantajı sağlamasıdır.

 

•    Vergi Cennetleri : Gelir unsurlarının tamamının veya bir kısmının hiç vergilenmediği veya düşük oranda vergilendirildiği ve belirli bir düzeyde gizlilik kuralının uygulandığı ülkeler şeklinde tanımlanmaktadır. (KVK/30)

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) 11., 12., 13., ve 30., maddelerindeki düzenlemeler doğrultusunda belirtilen şartları taşıması halinde, söz konusu vergi planlama yöntemleri kurumlar vergisi hesaplamasında vergiye tabi olarak dikkate alınmaktadır.

 

Sonuç olarak birçok vergi planlaması yöntemleri ile farklı ülkelerde faaliyet gösteren grup firmalarının karlarını maksimize edip minimum vergi yükümlülüklerine tabi olmak için verdikleri çalışmaları rekabetçi piyasada yadsınacak bir düşünce olmamalıdır. Bu noktada iktisadi düşünce yöntemine değinmenin faydası olacaktır. Bir tüccarın en kolay finansman ihtiyacının en az maliyet ile temin etme yöntemi vergi yükümlülüğünü minimize etmesidir. Günümüzde ülkelerin ekonomi politikalarını göz önüne aldığımızda gayrisafi milli hâsılasını ve yatırımların artırabilme çabalarını özel sektöre devrettiği şekilde özetlesek yanlış olmayacağı düşüncesindeyim. Bu bilgiler ışığında firmaların bu yöntemleri uygulama istekleri ülkelerin ekonomik hedefleri ile doğru orantılıdır. Türkiye’deki vergi düzenlemeleri bu tür vergi planlamalarına karşı elbette bir pozisyon aldığını söyleyebilirim. Bu düzenlemelerin hem firma çıkarlarını hemde ülke ekonomik hedeflerini gözeten bir yaklaşımlar benimsediğini dile getirebilirim.

 

 

 

Türkiye’de seo denilince akla gelen öncü sitesi.En iyi wordpress indir adresi.