Ekonomistler Platformu tarafından ilki gerçekleştirilen Ekonomi Politikaları Enstitüsü Sertifika Programı’na İstanbul Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Sayın Doç. Dr. Abdülmecit Karataş konuşmacı olarak katıldı. “Türkiye Ekonomisi için İstanbul’un Yeri, Önemi ve Geleceği” konusuna ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Karataş, Türkiye’deki yönetim ve yönetişim eksiklerine değinerek Kalkınma Ajansları’nın bu noktadaki misyonuna dikkat çekti. “Yerelin planlama çalışmalarına katkısı çok düşük” eleştirisinin ilacı olarak yönetişim modelini anlattı.

Kalkınma Ajansları’nın var olma sebeplerini bölge planı yapmak ve plana uygun, bölgedeki proje ve faaliyetlere mali ve teknik destek vermek olarak özetledi. “DPT bölge planı yapmak için yetkili kurumdur, fakat Kalkınma Ajanslarının kurulmasıyla birlikte DPT bölge planlarını Kalkınma Ajanslarına yaptıracak” diyen Karataş, bu noktada karşılaştıkları iki temel eleştirinin bölge planlarının plan hiyerarşisindeki yeri ve yaptırım düzeyleri olduğunu açıkladı. Buna göre bölge planları, ulusal planla yerel ölçekli planlar arasında konumlanırken, bu planların yasal yaptırımı ise henüz bulunmuyor.

Bölge Planları bölgedeki kurum ve kuruluşların kendi stratejik planları için referans alabilecekleri üst ölçekli makro bir plan olarak görülüyor. İstanbul Kalkınma Ajansı koordinasyonunda hazırlanan Bölge Planı, İstanbul’un kalkınması amacıyla, ulusal düzeyde üretilen politika, plan ve stratejiler ile yerel düzeyde yürütülecek faaliyetler arasındaki ilişkiyi belirlemeyi amaçlıyor. Bölge Planı, aynı zamanda, bölgesel gelişmeyi hızlandırmak ve sürdürülebilirliğini sağlamanın yanı sıra kaynakların etkin ve yerinde kullanımını hedefliyor. Bu anlamda,  bölgesel program ve projelere temel oluşturacak olan İstanbul Bölge Planı’nın,  çevre düzeni planı ve nazım imar planı gibi alt ölçekli planların yanında, kamu kurumlarının hazırlayacakları stratejik planları da yönlendiren üst ölçekli bir plan olması öngörülüyor.

Ajansların bütçeleriyle ilgili açıklamalar da yapan Abdülmecit Karataş, Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu Koordinasyonu ve Görevleri hakkındaki kanuna göre, Yüksek Planlama Kurulu’nca, bir önceki yıl gerçekleşen genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtından, vergi iadeleri ile mahallî idarelere ve fonlara aktarılan paylar düşüldükten sonra kalan tutar üzerinden, binde beş oranında her yıl ayrılacak transfer ödeneğinden, her bir ajans için nüfus, gelişmişlik düzeyi ve performans ölçütlerine göre pay belirlendiğini ifade etti. Ajansın bunun dışındaki gelirleri ve yöneteceği fonlarsa şöyle;

-Avrupa Birliği ve diğer uluslararası fonlardan sağlanacak kaynaklar,
-Faaliyet gelirleri,
-Bir önceki yıl gerçekleşen bütçe gelirleri üzerinden, bölgedeki il özel idareleri için; borçlanma, tahsisi mahiyetteki gelirler ile genel, katma ve özel bütçeli kuruluşlardan alınan yardım kalemleri hariç tutulmak üzere yüzde bir, belediyeler için; borçlanma ve tahsisi mahiyetteki gelir kalemleri hariç tutulmak üzere yüzde bir oranında, cari yıl bütçesinden aktarılacak pay,
-Bölgedeki sanayi ve ticaret odalarının, bir önceki yıl kesinleşmiş bütçe gelirlerinin yüzde biri oranında, cari yıl bütçesinden aktarılacak pay,
-Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarca yapılan bağış ve yardımlar,
-Bir önceki yıldan devreden gelirler.

Karataş, bu bütçelerin Ajanslar tarafından bölge planlarındaki öncelikler çerçevesinde, kalkınma kurulu ve yönetim kurulu uzlaşması ve DPT onayı sonrasında proje teklif çağrısı yöntemiyle kullanıldığını belirtti.

Karataş’ın vurguladığı önemli bir diğer noktaysa, Kalkınma Ajansları’nın bölge planındaki öncelikler doğrultusunda program tasarlaması, en etkin şekilde fonları kullandırması ancak uygulama konusunda yer almaması.

Kalkınma Ajanslarının performanslarını ölçebilmek için en az 2 yıllık bir süreye gereksinim olduğunu belirten Karataş, Ajansları uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliğine geçmiş ve gerektiğinde mali kaynak müzakeresi yapabilecek ayrıca bölgesindeki sosyo-ekonomik konularda deyim yerindeyse “ahkâm kesebilecek” otoriteler olarak görmek istediklerini de dile getirdi.

İstanbul’un Türkiye ekonomisindeki yerine de değinen Karataş, Türkiye’de hizmet sektöründe çalışan her 10 kişiden 6’sının İstanbul’da çalıştığını, yaratılan katma değer bakımından hizmet sektörünün %70’ini İstanbul’un oluşturduğunu belirtti.

Karataş,  İstanbul’un Türkiye’nin kültür, modernite ve sanayi anlamında özeti olduğunu ifade etti. Karataş ayrıca sanayi bölgelerinin planlarda belirlenmiş olduğunu, bu bölgelerin dışına çıkılamadığını ve bu durumun çok yönlü analizini de dinleyenlerle paylaştı. Bunun yanında konuşmasında, İstanbul’un jeo-stratejik, fiziki (yedi tepeli, ulaşım problemi) ve tarihi-kültürel açmazlarını da değerlendirdi.

Doç. Dr. Abdülmecit Karataş, konuşmasında bir metropolün bir sektörde yükselmesinin sinerji yaratacağını ve hizmetler sektöründe öncü olunduğunda eğitim ve sağlık sektörlerinde de yükselmenin mümkün olacağını, dünyada bunun iyi örneklerinin bulunduğunu ifade etti. Karataş, üst düzey hizmetler sektörünün canlanması gerektiğini, yatırımcının ve yatırılacak paranın olduğunu ama paranın nereye yatırılacağının bilinmediğini sözlerine ekledi. Karataş, İstanbul’un yaratıcı sektörler üzerine eğilmesi gerektiğini vurgulayarak, Kültür ve Turizm  sektörünün canlı olduğunu ama bu canlılığın sayıca fazlalıkla sınırlı kaldığını,  katma değeri arttırmadığını dile getirdi.

Karataş, İstanbul Kongre merkezinin İstanbul için önemli olmasına karşın, kongre merkezi sayı ve kapasitesinin İstanbul açısından yeterli olmadığına da değindi. Karataş, kongre merkezlerinin ulaşım noktalarıyla bağlantısının yetersizliği yanında, çevresindeki otel ve konaklama imkânlarının ise talebi karşılamada yetersiz kaldığını vurguladı. Lojistik entegrasyonun da İstanbul için ciddi bir problem olduğunu ve yaşam kalitesi göstergesi olarak önemini ifade eden Karataş, İstanbul’un coğrafi dezavantajlarının ve çarpık kentleşmenin bu problemi daha da zorlaştırdığını sözlerine ekledi.

Konuşmasında İstanbul’un tasarım ve Ar-Ge merkezi olması gerektiğine önemle vurgu yapan Karataş, bölgedeki üniversite sayısı, bilgiye ulaşımın kolay olması ve eğitim kalitesinin bu durumu sağlayabileceğini belirtti. Üniversite-iş dünyası işbirliği ve potansiyel kullanımı konularında ise farklı açılımlara ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.

Doç. Dr. Abdülmecit Karataş, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi projesi ile ilgili olarak üniversite-finans sektörü işbirliğinin teşvik edilmesi ve geliştirilmesinin önemine değinerek mevcut eğitim programlarının geliştirilmesi ve müfredata finans ağırlıklı derslerin ilave edilmesi gerektiğini açıkladı. Ayrıca, sektörde istihdam edilenlerin beceri düzeylerinin geliştirilmesine yönelik kısa süreli eğitim programlarının sağlanmasının ve çalışanların yabancı dil seviyelerinin artırılmasının çok önemli olduğunu vurguladı. Finans merkezi olmak için kredi derecelendirme yapabilecek kapasiteye ve kurumsal yapılanmaya ihtiyaç olduğunun altını çizen Doç. Dr. Karataş, yazılım sektörünün de desteklenmesi gerektiğini ifade ederek şehrin uluslararası rekabet gücünün arttırılması gerektiğine dikkat çekti.

Doç. Dr. Abdülmecit Karataş’ın ifade ettiğine göre; “Her cazibe merkezine yönelik ciddi bir talep olduğu gibi, İstanbul da yoğun göç alarak çevredekileri kendisine çeken bir cazibe merkezi konumunda. Bu nedenle nitelikli göçün yanı sıra niteliksiz göçün de İstanbul’a yönelmesi söz konusu. İşte Kalkınma Ajansları yerelde politikalar üreterek kırsaldaki insanın hayat standardını yükseltip metropollere göçü azaltmayı hedefliyor.”

 

Cialis lilly resmi satış sitesi adresinden uygun fiyata satın alabilirsiniz.Mikrotron kulaklık tek yetkili satış noktası.Ayak kokusu giderici tek yetkili satış sitesi.Foot care türkiye yetkili satış noktası.