İşsiz sayısındaki artış ve yüksek işsizlik oranları, ülke ekonomilerinde önemli iktisadi ve sosyal sorun olarak ön plana çıkmaktadır.  Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise; makroekonomik iktisadi hedeflere (enflasyon, büyüme, ödemeler dengesi vs.) ulaşma yolunda çaba sarf edilirken, işsizliğin azalması doğrudan işgücü piyasalarına etki edecek karar ve politikalara bağlı olduğu için işsizlik oranlarında azalma kısa vadede mümkün olmamaktadır. Yazımda üzerinde durmak istediğim husus Türkiye’deki büyüme rakamları ile işsizlik oranları arasındaki ilişkidir. İlerleyen yazılarımızda işsizliğin azalması için işgücü piyasalarında istihdam oluşturacak ekonomik etkilere daha detaylı değineceğim.

TÜİK tarafından en son açıklanan 2014 2. Çeyrek büyüme hızı,  bir önceki döneme göre %1,6 gerileyerek %2,10 (yıl ortalaması %3,3) olarak gerçekleşti. Diğer taraftan işsizlik oranları 2014 2. Çeyrek döneminin sonunda  %0,8 artış gösterdi ve Haziran ayı sonu işsizlik rakamımız %9,9 oldu.

Tablo 1- TÜİK İşsizlik Rakamları Haziran-2014

a1

Tablo 2- TÜİK- Haziran 2014 Büyüme Rakamları

a2

2014’ün ikinci çeyreğine gelene kadar 2013 yılı başından bugüne büyüme rakamları çok büyük değişiklikler göstermemiş ve buna paralel olarak işsizlik oranları da %9,00-10,00 bandı arasında kalmıştır. Açıkça görüldüğü gibi büyüme rakamlarındaki (2014 2. Çeyrek hariç) istikrar işsizlik oranlarının azalmasına etki edememiş hatta az da olsa yükselmesinin önüne geçememiştir. Demek ki ülkemizdeki büyüme iş gücü piyasalarını etkileyip istihdam artışını sağlayacak niteliğe sahip değildir. Ülkemizdeki büyümenin istihdam yaratabilmesi için emek yoğun büyümenin var olması gerekir. Tasarruflarımızı imalat sektörüne, sanayiye, tarıma ve turizme yönlendirip bu alanlarda istihdam yarattığımız takdirde işsizlik oranları azalacaktır. Ancak Türkiye’de ekonomi yönetimi son 10 yılı aşkın bir zamandır yol, köprü, alışveriş merkezi gibi altyapı konularına daha fazla önem vermiş tasarruflarımızı buralarda değerlendirmeyi uygun görmüştür. Bu bağlamda işsizliğin azalmasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. Sadece para piyasalarındaki genişlemelere ve büyümelere odaklanılacaksa ve koca ülkenin ekonomi yönetiminin kaderini Merkez Bankasının vereceği faiz artış ya da azalış kararları belirleyecekse işsizlik, gelir dağılımı eşitsizliği (OECD’nin araştırmasına göre Türkiye, Şili ve Meksika’dan sonra en yüksek gelir eşitsizliğine sahip 3. ülke konumunda.) gibi iktisadi yaşamın sosyal sorunları Türkiye için öncelikli konular arasında yer almayacaktır.

Ekonomi yönetimi işsizlik sorununun giderilmesini istiyorsa, emek piyasasında istihdam artırıcı uygulamaları harekete geçirmelidir. İlk etapta bu uygulamaları vergi teşvikleri (SGK İşveren Priminin azaltılması), yatırım teşvikleri, emek arzında mesleki ve teknik altyapıyı nitelikli bir işgücüne dönüştürecek olan eğitim sistemi, emek arz ve talebinin karşılaşmasını sağlayacak etkin aracılık kuruluşları (İş-Kur, Özel İstihdam Büroları vs.) oluşturmak gibi orta ve uzun vadeli politikalar olarak sıralayabiliriz. Son olarak yılsonu işsizlik oranı tahminime gelince; 2014 2.çeyrek büyüme rakamının düşük gelmesiyle yılsonu büyüme rakamları tahmin edilenin altında kalacaktır ve buna bağlı olarak işsizlik oranının sene sonu %10’unun üzerinde olacağı düşüncesindeyim.

 

Ahmet CAN

Ekonomistler Platformu Başkan Yardımcısı