http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=241939&Categoryid=4&wid=121

İşitmişsinizdir: Yabancılara Türkiye’nin ne kadar önemli bir ülke olduğunu izah etmeye kalkışanların göğüs kabartarak öne sürdüğü kanıt ülkenin ‘genç ve dinamik nüfusu’dur. Türkiye’nin genç ve dinamik bir nüfusu olduğu aşikâr. Her genç nüfus gibi bizimkisi de dinamik. Boşuna delikanlı denmemiş. Genç olup da dinamik olmayan nüfus görmedim. Ancak önemli olan bu nüfusun vasıflı olması. İşte bu noktada işin rengi değişiyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDP’nin 2000’de yayınlanan ‘Nüfus ve Demografi’ raporu, Türkiye’nin 15-65 yaş aralığında olan çalışabilir nüfusunun tarihteki en yüksek orana ulaştığı döneme girdiğini söyler. Kalkınma açısından fevkalade önemli olan bu ‘demografik fırsat penceresi’ bizden önce, örneğin Güney Kore tarafından gayet başarılı bir şekilde değerlendirilmişti. Ancak bunun koşulu iyi bir eğitim ve ekonomik uzun vadeli planlama. Nitekim kalkınma için önemli bir veri olan nüfus eğer vasıfsız ise kalkınmayı baltalayabilir.

Bahçeşehir Üniversitesi ekonomik araştırma merkezi Betam’ın Mayıs 2008’deki araştırması bakın ne diyor: ‘Türkiye’de 15-19 yaş grubunda 6,3 milyon genç var. Bunların eğitim ve işgücü durumu içler acısı. 1,6 milyon erkek ve 1,9 milyon kız eğitime devam etmiyor. Eğitime devam etmeyen genç erkeklerin % 61’i ile kızların % 72’si en fazla ilköğretimi bitirebilmiş. Bu gençlerin bir kısmı işgücüne katılıyor. İşgücüne katılan gençler olumsuz koşullarla karşı karşıya. Çoğu herhangi bir sosyal güvenlik sisteminde kayıtlı olmadan haftada 40 saat veya daha fazla çalışıyor. 15-19 yaş grubundaki iki milyon genç, 600 bin erkek ve 1,4 milyon kız ise ne okula gidiyor, ne çalışıyor ne de iş arıyor.’ İçinde bulunduğumuz krizle birlikte geçen yıl her 100 gencin 17’si işsizken şimdi bu oran 28’e çıkmış durumda.

Yine Betam’ın bu defa 6-14 yaş grubu için Nisan 2009’da yayımlanan araştırması ise şöyle diyor: ‘Türkiye’de halen 320 bin çalışan çocuk var. Çalışan 207 bin erkek çocuğun 70 bini, 113 bin kız çocuğun 55 bini okula devam etmiyor. Okula devam etmeyen toplam 125 bin çocuk işçinin yaklaşık 30 bini hiç okula gitmemiş. Çalışan çocukların 204 bini ücretsiz aile işçisi, 109 bini ücretli, maaşlı ya da yevmiyeli olarak istihdam ediliyor. Çalışan erkek çocukların % 50’si, kızların % 72’si tarlada çalışıyor. Geriye kalanın büyük bölümü düzenli işyerlerinde çalışıyor.’

Genç dinamik ve vasıflı ekonomistlerden oluşan Ekonomistler Platformu’nun (www.ekonomistler.org.tr) 19 Mayıs Gençlik Günü münasebetiyle yayımladığı anket ise teğet geçen krizden en fazla etkilenen kesimin özellikle gençler olduğunu tespit ediyor ve 15-24 yaş arası genç nüfusta işsizlik oranının %30’lara yaklaştığını belirtiyordu.  Anketin en çarpıcı sonuçlarından biri, gençlerin mezuniyet sonrasında ne kadar sürede iş bulabileceğine yönelik soruya üniversite öğrencilerinin % 57,8’inin bir yıldan kısa bir sürede iş bulabileceğini düşünmediğini ifade etmiş olması. Türkiye’nin en önemli sermayesi olan bu çocuk ve gençlerin 2030’larda 25-45 yaş aralığında olacakları göz önünde bulundurulunca durumun vahameti ortaya çıkıyor. Önümüzdeki yıllarda beşerî sermayenin belkemiğini oluşturacak gençlerin vasıf ve bilgi düzeyinin kalkınma beklentilerini karşılaması imkânsız. Vazgeçtik, bugünkü ve yarınki vasıfsız işsizler ordusunun toplumsal etki ve tepki babında nelere kadir olabileceğini artık varın siz hesap edin.