Cihan Tomris, Ekonomistler Platformu Üyesi

 

Planlı bir kalkınmanın gereği olan sanayi bölgelerinin organizasyonu, daha dar anlamda Organize Sanayi Bölgeleri, sanayinin şehirlere ve çevreye vereceği zararları en aza indirgeyen modeldir. Bölgeler, kuruluş amacıyla merkezi bir yapı teşkil ettiği için çevre yönetiminde ve planlamasında uyumlu bir yönetimin sağlanması mümkündür.

Ülkemizdeki sanayi tesislerinin yoğunluğuna baktığımızda özellikle tekstil ve kimya firmalarının çevreye zararları maksimum noktasına ulaşmaktadır. Uygulanmaya çalışılan denetimler ne yazık ki yeterli olamayıp, firmaların kaçak su kullanımı engellenememekte ve aynı zamanda plansız sanayi yerleşimi neticesinde şehirleşmeye de darbe vurmaktadır. Bir kilogram kumaş boyama için harcanan su miktarının 15 ile 80 litre su olduğunu düşündüğümüzde organize sanayileşmenin çevresel boyutunun da önümüzdeki 10 senelik periyotta ne kadar mühim olduğunu anlayabiliriz. Bu vesileyle çarpık ve düzensiz sanayi alanlarının da denetim, düzen ve çevreye saygılı üretim çatısı altına girebilecekleri Organize Sanayi Bölgeleri imkânlarından yararlanabilecekleri Islah etme çalışmaları ülkenin ileriki günlerdeki sanayileşme ve kalkınma planı açısından çok önemli.

15 Nisan 2000 tarihinden önce imar planlarıyla sanayiye açılan alanlarda kurulu olan sanayi tesisleri de artık organize sanayi bölgesi sayılacak ve OSB’lerin ortak altyapı kurarak sağladığı avantajlardan yararlanabilecekler. Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen torba teklife, önergelerle çok sayıda madde eklenirken Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda da önemli değişikliklere gidildi. Toplumumuz her ne kadar farkında olmasa da; şehrin dolayısıyla halkın, çevre düzeni ve çevre sağlığı açısından Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’na ‘Islah Organize Sanayi Bölgeleri’ başlığıyla geçici bir madde eklenerek, OSB Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce imar planlarıyla sanayiye açılan alanlarda kurulu olan tesisler için düzenleme yapıldı. Bu düzenleme neticesinde 12 Nisan 2011 itibariyle 1 sene içerisinde Sanayi Bakanlığı’na başvuru yapılması halinde incelemeler sonucu kabul edilecek olan bölge ve bölge içerisinde üretim yapan firmalar Organize Sanayi Bölgeleri teşvik, muafiyet ve düzenlemelerinden yararlanabilecekler. Aynı zamanda Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’na eklenen diğer bir geçici maddeye göre, organize sanayi bölgelerinde (OSB) tahsisi yapılmamış yaklaşık 16 bin 500 parsel, yatırımcılara en az 10 kişilik istihdam sağlama şartıyla tamamen veya kısmen bedelsiz olarak tahsis edilecek.

 Planlı kalkınma, çevre düzenlemesi, istihdam ve ekonomiye katkı olarak dört başlıkta incelediğimizde sanayinin ıslah ve organize edilmesi her ne kadar gündemde pek yer almayan bir konu da olsa ileriki günlerde ülkemize kalkınma ve ekonomi anlamında ve en önemlisi çevre kirliliğini önleme açısından değer katacak bir düzenleme olarak göze çarpmakta. Hem üreticiye hem de çevreye katkı sağlayacak olan bu modelin denetim ve planlama esaslarına uygunluğu Türkiye’nin planlı kalkınma modeli için gelecek nesilleri ve kaynakları için çok önemli bir husustur.